12 Temmuz 2010 Pazartesi

Bulaşıklarımızı yıkayalım, tertemiz olsunlar

Ankarada yaşadığım 4 senenin büyük bir kısmında babaannemin evinde kaldım.

Babaannem her ne kadar kimya mühendisi olsa da, teknolojiyi çok fazla sevmez. Bu durumun nedenine inmek başka bir yazının ve hatta başka bir blog'un konusu olabilir. Ancak durumun sonucu çok açık. Babaannemin evinde bulaşık makinası yok.

Bu aslında çok da garip bir durum değil. Herhalde elde bulaşık deterjanının rahatlığından dolayı bulaşık makinası kullanım oranı İngiltere'de bile %60 civarlarında. Bulaşık makinası toplumun büyük bir kısmı tarafından gereksiz görülüyor.

Düşününce gerçekten de günde iki-üç tabak, 4-5 çatal bıçak yıkayan birisinin makinasını doldurması ve hakkıyla çalıştırması 1 haftayı geçebiliyor. Hatırlamadığım bir kaynaktaki bir çalışma bundan yola çıkarak öğrenci evleri gibi bulaşık sirkulasyonunun düşük olduğu (durmadan pizza falan yenilen) evlerde bulaşık makinası kullanmak yerine kullan-at bulaşık takımları kullanmanın daha ekonomik olduğunu ileri sürmekteydi. Düşününce bunun suyu var, elektriği var, bulaşık deterjanı var, beklemesi var, kurutması var... İyisi elde yıkayalım diyesi geliyor insanın cidden.

Gelsin.

Elde bulaşık yıkamak bence bir sanat. Deterjanı koymak, süngerle köpürtmek. Lekelerle mücadele etmek ve sonunda kazanmak. Heyt be =)

Şimdi o zaman gelin, buyrun, beraber yıkayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder